Eski Ezeli Ne Demek? Güç, İktidar ve Süreklilik Üzerine Siyasal Bir Okuma
Güç İlişkilerinin Sonsuz Döngüsü: Bir Siyaset Bilimcinin Gözünden
Siyaset bilimi, çoğu zaman “yeni olan” üzerine konuşur — yeni rejimler, yeni ideolojiler, yeni liderler. Oysa eski ezeli kavramı, bize bambaşka bir hakikati hatırlatır: bazı güç ilişkileri asla tam anlamıyla “yeni” değildir. Çünkü toplumun siyasal dokusu, tarihsel süreklilikler üzerine kuruludur. “Eski ezeli”, geçmişin bugünde yankılanan kalıplarını, yani iktidarın kendini sürekli yeniden üreten doğasını ifade eder.
Bir siyaset bilimci olarak iktidarı analiz ederken en çarpıcı bulduğum nokta şudur: her yenilik, aslında bir eski düzenin başka biçimde yeniden doğuşudur. İktidarın doğasında süreklilik vardır; o, değişimle değil dönüşümle var olur. “Eski ezeli”, işte bu bitmeyen döngünün kavramsal karşılığıdır.
Eski Ezeli: Kavramsal Bir Yorum
“Ezeli” kelimesi, başlangıcı olmayan, hep var olmuş anlamına gelir. “Eski ezeli” ifadesi ise zamanın ötesine taşan bir güç biçimini anlatır. Bu kavram, siyaset felsefesinde hem iktidarın sürekliliğini hem de toplumsal düzenin derin yapısal temellerini anlamak için kullanılabilir.
Foucault’nun söylediği gibi, iktidar yalnızca baskı kurmaz; aynı zamanda üretir — bilgi üretir, kimlik üretir, kurum üretir. Dolayısıyla eski ezeli, sadece tarihsel bir miras değil; günümüzün de şekillendiricisi olan bir düşünme biçimidir. Bir ideoloji biter, yenisi doğar; ama güç ilişkilerinin özü değişmez. Bu yüzden siyaset bilimi, geçmişi anlamadan bugünü çözemeyeceğimizin bilincindedir.
İktidarın Eski Ezeli Yüzü: Kurumlar ve Devlet
Her siyasal yapı, görünürde modernleşirken özünde eski ezelinin izlerini taşır. Devlet kurumları, bürokrasi, yasa yapma biçimleri —hepsi birer “modernleşmiş gelenek”tir.
Weber’in rasyonel-legal otorite tanımı bile, aslında eski otorite biçimlerinin meşrulaşmış hâlidir.
Devletin gücü, görünürde halktan gelir; ama gerçekte, tarih boyunca biriken otorite kalıplarının mirasıdır.
Erkek egemen siyasal kültür, bu ezeliliğin en belirgin örneğidir. Güç, strateji ve iktidar oyunları, çoğu zaman erkeklik idealiyle özdeşleşmiştir.
Kadınların siyasal temsiliyeti ise, bu “ezeli” yapının dışında kalmış, ama tam da bu nedenle dönüştürücü bir potansiyel taşımıştır. Eski ezeli kavramı burada, siyasal tarih boyunca erkeklerin iktidar kurma biçimleriyle, kadınların bu yapıya getirdiği demokratik ve katılımcı alternatiflerin çatıştığı alanı da açığa çıkarır.
Erkek Stratejisi, Kadın Katılımı: Gücün İki Yüzü
Siyasal davranış biçimleri toplumsal cinsiyetle yakından ilişkilidir. Erkeklerin güç odaklı, stratejik ve rekabetçi siyaseti, tarih boyunca devletin, ordunun ve ekonominin şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Bu yapı, rasyonel ama hiyerarşik bir düzenin taşıyıcısıdır.
Buna karşın, kadınların demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklı yaklaşımı, siyasal süreçlere duygusal zekâ, uzlaşı ve empati boyutu kazandırmıştır.
Bu iki perspektif, “eski ezeli” güç düzenini dönüştürmenin temel araçlarıdır.
Kadınların siyasal katılımı, eski ezeliliği kıran bir hareket olarak değil; onu yeniden tanımlayan bir dalga olarak okunmalıdır. Çünkü gölgeden çıkan ses, yalnızca muhalefet değil, yenilenmiş bir vatandaşlık bilincidir.
İdeoloji ve Vatandaşlık: Ezeli Kalıpların Yeniden Üretimi
Her ideoloji, eski ezelinin farklı bir yüzüdür.
Liberalizm bireyi kutsar, ama kapitalist hiyerarşiyi yeniden üretir.
Milliyetçilik aidiyet yaratır, ama ötekileştirmeyi de beraberinde getirir.
Sosyalizm eşitlik iddiası taşır, fakat bazen otoriteyi merkezileştirir.
Vatandaşlık bilinci de bu ezeliliğin içindedir. Her vatandaş, modern devletin öznesi gibi görünür; ancak o da eski ezelinin kurallarına göre biçimlenmiştir.
Kimin konuşabileceği, kimin temsil edileceği, kimin “makbul vatandaş” sayılacağı bu ezeli kodlarla belirlenir.
Gerçek demokrasi, bu ezeli kalıpları fark etmekle başlar. Değişim, eskiyi yok etmek değil; onu bilinçle dönüştürmektir.
Sonuç: Ezeli Olanı Görmek, Yeniyi Kurmak
Eski ezeli, geçmişin tortusu değil; bugünün zihinsel kalıbıdır. Toplum, iktidar ve birey arasındaki ilişkilerde hâlâ konuşulmayan, sorgulanmayan güç biçimlerinin varlığını hatırlatır.
Bugün demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten söz ediyorsak; bu kavramların arkasında hangi eski ezeliliklerin gizlendiğini de sormamız gerekir. Çünkü her sistem, kendi gölgesini taşır.
Okura Provokatif Sorular:
Senin yaşadığın toplumda hangi “eski ezelilikler” hâlâ sürüyor?
Devletin dili, kurumların işleyişi, hatta siyasal tartışmalar —gerçekten yeni mi, yoksa eski bir düzenin tekrarı mı?
Yorumlarda paylaş; çünkü değişim, ancak eski ezeliyi fark etmekle başlar.